Sonja Danowski: Keşke tüm tiranlar kitaplarla yıkılsa !

Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. İlk olarak sizi tanıyarak başlayım. Kendinizi bize tanıtır mısınız? Nerede yaşıyorsunuz? Ne tarz müziklerden ve kitaplardan hoşlanıyorsunuz?

Çok teşekkürler, Çeto Dergisi ile tanışmış olmak benim için bir zevk ve onur. Ben Sonja Danowski, Berlin’de illüstratör ve yazar olarak yaşıyorum. Yaşadığım ve çalıştığım evim , büyük bir kestane ağacına bakan eski bir arka bahçe evinin 5. katında yer alıyor. Çizim yaparken etrafım çoğunlukla sessiz, ama enstrümanların hafif sesini gerçekten seviyorum. En sevdiğim bestecilerden biri Eric Satie’dir. Keşke okumak için daha fazla zamanım olsaydı, yeni bir kitap üzerinde çalışırken bitmemiş kitabın tüm dikkatime ihtiyacı var gibi görünüyor ve diğer kitaplarla zaman geçirmeme izin vermiyor. Kitap raflarımda bazı eski ve güzel resimli ansiklopediler ve doğa ile ilgili kitaplar var. Onlar favorilerim, içlerinde beni memnun eden ve sakinleştiren zamansız bir şey var. Hayalim gelecekte daha fazla resimli kitap yapmak. Dünyanın dört bir yanındaki çocuklara biraz neşelendirmek istiyorum. Dilerim hikayelerim daha birçok dile çevrilir ve yayınlanır.

Çizmeye ne zaman ve nasıl başladınız? İllüstrasyonlarınızı tanımlayacak olsaydım, illüstrasyonun Tarkovski’si olduğunuzu söylerdim. Her illüstrasyonunuz çerçevelenip duvara asılabilir. Kendinizi hangi sanat ekolü/geleneği içinde görüyorsunuz? Sizi etkileyen ve beğendiğiniz illüstratörler kimler?

Çoğu çocuk gibi ben de çizim yapmayı hep sevdim ve okulun ilerleyen yıllarında sanatçı olmayı hayal ettim. Tasarım üzerine lisans eğitimim sırasında bu hayalimi çok ciddiye aldım ve çizim ve illüstrasyon çalışmaların sadece küçük bir parçası olsa da, becerilerimi geliştirmek için her boş dakikamı evde çizim yapmaya ayırdım. Bazen insanın kendi başına olmasının gerçekten iyi olduğunu düşünüyorum çünkü bu şekilde gerçekten bir şeyler geliştirebiliyorum.
Eserlerini çok beğendiğim birçok harika illüstratör tanıyorum. Kendi çalışmalarımda beni etkileyen diğer illüstratörlerin eserleri değil, gözlerimin önünde gördüğüm gerçek canlılar, doğa, nesneler ve yaratıklarla birlikte hayal gücümden ilham alıyor ve yönlendiriliyorum. O zaman bu sahneler tasvir edilmeyi bekliyor gibi görünüyor, bir sanatçı olarak benim için çok kişisel vizyonlarımı yorumlayabileceğim benzersiz bir resim diline sahip olmak çok önemli. Belki de benim tarzım kurgusal gerçekçilik olarak adlandırılabilir. Amacım, gerçek hayatta hiç böyle yaşanmamış olsalar bile manzaraların gerçek gibi görünmesini sağlamak. İzleyicinin her görüşte yeni bir şey keşfedebilmesi için birçok küçük ayrıntı eklemeyi seviyorum.

Gerçekçiliği ifade biçimim olarak keşfettim, özellikle de duyguları ifade etmek için. Kitaplarım hakkında okuduğumda bazen “demode” olarak tanımlanıyorlar çünkü günümüz çocuk kitaplarında illüstrasyonlar genellikle grafik veya çizgi roman tarzında tasarlanıyor, bu da harika olabilir. Gerçeklik hayatımızda her zaman var olduğundan, gerçekçi tasvir her zaman çağdaş ve zamansız olacaktır.

Hem yazar hem de illüstratör olduğunuza göre. Kendi hikayenizi çizmek mi yoksa başkasının hikayesini çizmek mi sizi daha özgür hissettiriyor?

Kendi hikayemi yazmak ve resimlemek daha fazla özgürlük sağlıyor ve özellikle bu şekilde çalışmaktan keyif alıyorum. Kendi fikrime dayanıyorsa hikaye daha esnek oluyor, süreç içinde şekillenip değişebiliyor, ki bu sık sık oluyor ve hikayeyi nihai bir sona ulaştırmak gerçek bir meydan okuma olabiliyor. Sürprizleri ve yaratım sürecindeki iniş çıkışları seviyorum. Başka bir yazarın öyküsünü resimlediğimde, beni kendi başıma asla keşfedemeyeceğim fikirlere ve ortamlara götürmesi özellikle hoşuma gidiyor. İşin iyi yanı, birisi bana yeni bir kitap için bir metin teklif ettiğinde, bunun derinleşmek istediğim bir hikaye olup olmadığına ya da benim için doğru tema olup olmadığına karar verebilmem. Bu her zaman önemli bir karardır çünkü bir kitabın tamamını resimlemek birkaç ay sürer ve eğer dokunaklı bir hikâye ya da hüzünlü ve ciddi bir tema söz konusuysa kederli, dokunaklı ve yorucu ama aynı zamanda çok zenginleştirici bir zaman olabilir.

Kitaplarınızın ruhuna dokunan bir şey var. Özellikle de Küçük Gece Kedisi’nde. Size göre çocuk edebiyatı dünyayı kurtarabilir mi? Çocuk edebiyatı dünyayı daha iyi bir yer haline getirebilir mi?

Teşekkür ederim, “Küçük Gece Kedisi ”nin ruha dokunan bir havası olduğunu duyduğuma çok sevindim, resimlerimde ifade etmeye çalıştığım şey tam olarak buydu. Çocukların uyumadan önce bakmayı sevecekleri huzurlu bir mesaj içeren resimli bir kitap yapmak istedim. Evet, kesinlikle çocuk edebiyatının dünyayı daha iyi bir yer haline getirebileceğini düşünüyorum. Ne yazık ki sınırlar var ve muhtemelen dünyayı kurtarabileceği sadece bir yanılsama ve hayal. Yani keşke tüm tiranlar ya da silahlı savaşçılar kitaplarla yıkılabilse! Bugünün küçük insanlarına iyi bir edebiyat sunarsak, dünyayı farklı bir şekilde görecekler ve gelecekte başkalarıyla açık fikirli ve hoşgörülü bir şekilde karşılaşacaklar. Kitapların yardımıyla diğer kültürlere dair içgörüleri aktarabilir ve sevgi dolu ebeveynlerle güvenli bir evde yaşadıkları için şanslı olan çocuklara, çok ciddi durumlarla baş etmek zorunda kalan başka çocukların da olduğunu gösterebiliriz ve dahası keşke bu ayrıcalığa sahip olmayan tüm çocuklara da ulaşabilsek. Keşke her çocuk kitaplara, barışa ve özgürlüğe erişebilse!

Küçük Gece Kedisi’nin sonunda Toni’nin bestelediği bir müzik var. Üç sanat dalı (yazı, resim, müzik) birbiriyle iç içe geçti. Bu üç sanat dalıyla çocuklarda ve sizde uyandırabileceğiniz duygular ya da yansımalar nelerdir?

Resim ve müzik evrensel bir dil konuştukları için tercüme edilmeleri gerekmez. Müzik çok şey ifade edebilir, komik veya hüzünlü bile olabilir ve müzik çok yoğundur. Müziğin etkisini kanıtlamak kolaydır: bir animasyonu bir kez müzikli, bir kez de sessiz olarak izleyebilirsiniz ve sessiz versiyonda önemli bir şeyin eksik olduğunu fark edersiniz. Filmlere kıyasla kitaplar, kendi başınıza hayata geçirmeniz gereken cümlelerden ve donmuş resimlerden oluşur, bu gerçekten işe yarar ve uzun süreli bir etkisi olabilir. Bir kitabı okuduktan sonra çoğunlukla onu, izlediğiniz çok kısa sürede en yoğun etkiyi yaratan filmler kadar kolay unutmazsınız. Müziğin de cümleler ve resimler gibi muhafaza edilebilmesine sevindim. Müzik sayfalarının yardımıyla bir şarkıyı tekrar tekrar ileri sarabilir ve çalabilirsiniz.
Çizim yaparken kendimi sık sık rastgele bir melodi mırıldanırken buluyorum. Çalışma alanımda bir piyanom var ve ailem sayesinde çocukken nota çalmayı ve okumayı öğrendim, bu yüzden piyanonun başına oturdum ve illüstrasyonlar üzerinde çalışırken bestelediğim Küçük Gece Kedisi şarkısının müziğini yazdım.

Çocuklar için yazmak ve çizmekten daha anlamlı bir şey varsa o da ne olabilir?

Bir illüstratör olarak bazen okullar veya kütüphaneler tarafından çocuklar için bir konferans ve atölye çalışması vermek üzere davet ediliyorum. Çocuklarla çalışmak, çizerek ve boyayarak, şarkı söyleyerek ve dans ederek, oynayarak ve doğayı keşfederek yaratıcı zihinlerini uyandırmak ve onlara hayatın cazibesini anlatmak ve göstermek çok harika ve keyifli. Çocukların bu oyun dünyasında rahatça yaşamasını  devam ettirmeli, kolaylaştırmalı daha düşünceli ve anlayışlı olmaya teşvik etmeliyiz. Mutlu bir çocukluk, yaşamın temel çerçevesidir.

Leave A Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir