Monarşilerin devlet yönetimlerinden tasfiyesinden sonra dünya sistemi içerisinde güç dengeleri değişti. Din, felsefe, ekonomi, bilim, devlet başta olmak üzere hepsi birbirini etkileyen ve birbirinden etkilenen bu kavramlardaki değişimler insana dair ne varsa etkiledi. Finans kapital sistem ve araçları tarihte daha önce olmadığı kadar etkin hale geldi. Bütün bu değişimler bir anda olmadı. Büyük Fransız tarihçi Braudel’ in tabiriyle ‘uzun zamanlar’ aldı. Bu değişimlerin en önemlilerden birisi zamanı artık döngüsel olarak algılanmak yerine lineer olarak algılanmaya başlanması oldu. Zaman geçtikçe insanlığın daha çok geliştiğine inanan bu lineer algılama biçimi, kendi zamanın dışında kalan her ne varsa onu yeniden tanımlama ve yeniden şekillendirme hakkını kendisinde buldu.
Tüm bu büyük değişimlerden çocukların ve çocukluğun payına ne düşmüştü? Birbirinden farklı coğrafyalarda ve medeniyetlerde çocuk ve eğitimi, toplumdaki rolü üzerine farklı düşünceler, uygulamalar olmasına günümüz dünyasında olduğu kadar çocuk merkezde değildi. Çocuk merkezli günümüz dünyasında çocuk ve ilişkili olduğu her şey tartışılıyor, sorgulanıyor, değişime uğruyor, uğratılıyor. Bugün çocuk denildiği zaman çocuk eğitimi, gelişimi, psikolojisi kavramı hemen arkasından geliyor. Zorunlu eğitimin olmadığı zamanlarda çocuklar ilk eğitimlerini masallardan alıyordu. Günümüzde birçok insan masalların çocuklar için olduğunu düşünsene dursun; elektriğin ve televizyonun olmadığı dönemlerde, masallar sadece çocuklar için değil, herkes içindi. Masallar henüz çocuklara terk edilmemişti.
Masallar, aileyi ve toplumu bir araya getiren en önemli sosyalleşme araçlarından birisiydi. Uzun geceler ve uzun yolculuklar masallarla renkleniyordu. Yüzlerce yıl içerisinde biriken ve toplumun kolektif bilinçaltı tarafından taşınan masalların cinsiyetçi, militarist, mülkiyetçi, ırkçı bulunmaya başlanması şaşırtıcı olmasa gerek. Durun bir dakika gerçekten böyle mi dediğiniz zaman artık kendisi baskı aracı hale gelmiş liberal düşünce sizi çağ dışı ilan edebiliyor.
Gerçekten dünyadaki kötülüklerin, adaletsizliğin temelini masallar mı attı? Dünyayı bu hale masallar mı getirdi? Ne var bu masallarda peki? Masallardaki monarşiler günümüz demokrasi için bir tehdit mi? Masallar gerçekten neyi öğütlüyor? Kızına masal okuyan bir baba, prensin prensesi kurtardığı masalı kızını bir kurtarıcı beklememesi gerektiği ve kendi başına mücadele etmesini düşündüğü için değiştirerek anlatmasını nasıl algılamalıyız?
Zamanın ruhunun, edebiyatı ve sanatı etkilenmesi kaçınılmaz bir hakikat. Yeni anlatıların, yeni kurguların, yeni kahramanların ortaya çıkmasından doğal bir şey yok. Masallarda ve çocuk edebiyatın artık padişah, kral, kraliçe karakterlerinin yanında daha önce karşılaşmadığımız karakterler mikroplar, robotlar dışında daha nice yeni karakterlerin dahil olduğunu görüyoruz. Eğer başarabilir nesilden nesile aktırabilen masallar yazabilirsek bir varmış bir yokmuş ülkenin birisinde seçilmiş bir devlet başkanı varmış başlayabilir.
Eleştirdiği ve yeniden şekillendirmek istediği değerlere, alternatif olarak folkloru eleştirip değiştirerek kendi ‘fakelore’ lerini oluşturuyor.Kültürel genlerle dışarıdan bir müdahaleyle mutasyona uğratıldığı zaman sonuçların nasıl geri dönülemez felaketlere yol açtığını ise anlatmaya gerek yok. Her şeyi bu kadar çok “steril” hala gelmesi hem bağışıklık sistemini zayıflattığı gibi bir çok şeye karşı alerji de üretiyor.